Koza Altın İşletmeleri, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde maden ocağı açma girişimlerini sürdürüyor. Trabzon’un Düzköy ilçesindeki Honefter Yaylası’nda planlanan kompleks maden ocağının ardından şirket, Araklı ilçesinin Kükürtlü ve Kayacık mahalleleri sınırları içinde Bakır Madeni Açık Ocak İşletmesi Projesi planladı. İki maden ocağı için de ÇED süreci başlatıldı.
Proje tanıtım dosyasında yer alan bilgilere göre; 20 bin dönümlük ruhsat alanı içerisinde belirlenen 1300 dönümde 112.978 ton kazı çalışması ile patlatmalı açık ocak işletmesi şeklinde bakır madeninin işletilmesi planlanıyor. Söz konusu proje alanının içinde kaldığı “Trabzon Araklı Yeşilyurt Yılantaş Yaylası Turizm Bölgesi”nin de, 30.01.2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararı’yla iptal edildiği ortaya çıktı.
“BU DURUM GELECEĞİMİZİN YIKIMI DEMEKTİR”
Maden ocaklarının ekolojiye verdiği zararlar üzerine çalışma yürüten, Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük, SÖZCÜ mikrofonlarına yaptığı açıklamada, “Türkiye sömürge madenciliğine açıldı. Uzun yıllardır madenciliğin önünde engel olabilecek yasalar değiştirildi. Bu bölge Yılanlı Yaylası’na kadar koruma alanı içersindeydi. Burası koruma alanından çıkarıldı ve bugün burası maden sahası oldu. 20 bin dönümlük arazinin tamamı, ormanlık, yeşillik alanın tamamı maden sahası olarak ruhsatlandırılmış ve ileride işletmeye açılacak. Bu durum ‘su havzalarının yıkımı, geleceğimizin yıkımı’ demektir” ifadelerini kullandı.
“KARADENİZ’İN DOĞUSUNU, BATISINI ETKİLER”
Maden ocaklarının açılmasıyla kimyasalların canlılar üzerinde olumsuz etkileri olacağını belirten Küçük, “Gümüşhane’de insanlar nasıl zehirlendiyse, Fatsa’da insanlar nasıl zehirlendiyse, Araklı’yı da aynı sorunlar bekliyor. Taş ocakları da felaket ancak maden ocağı, taş ocağına benzemez. Şimdilik kimyasal kullanmayacaklarını söylüyorlar ancak kayanın kendisi kimyasaldır. Burası bakır, çinko, kurşun barındırıyor. Sadece alacakları minerallerden bahsediyorlar. Burası açıldığı zaman yağmur sularıyla ya da doğanın nemiyle, havasıyla karşılaştığı zaman kimyasallarla karşılaşmış oluyor. Bu kimyasalların yaratacağı sonuçlar sonucunda buradan çıkan kirlilik bütün Karadeniz’in batısını ve doğusunu etkileyecektir. Doğaya dokunulmaması gerekir. Maden işletmesi yapılan hiçbir ülke kalkınmamıştır, sadece bu işlemi yapan şirketler kalkınmıştır” diye konuştu.
“ÖLSEK DE KABUL ETMİYORUZ”
Yaşam alanlarına müdahale edilmesini istemediklerini söyleyen yöre halkından Gülsüm Söylemez, “Burada hiç kimse maden ocağı yapılmasını istemez. Biz burada yaşıyoruz, bizim hayvanlarımız var, tarlalarımız var. Geçimimizi bunlardan sağlıyoruz. Maden ocağı açılınca bunları nasıl yapacağız?” derken Ayşe Kaya ise, “Burası çiftçilik yapılan bir bölge burada maden ocağını istemiyoruz. Biz bunu kabul etmiyoruz, ölsek de kabul etmiyoruz” dedi.
“SOBAYI TUTTUKTAN SONRA SOBANIN YAKTIĞINI ANLIYORUZ”
Maden ocağı açılmasına izin vermeyeceklerini belirten Ali Osman Gümüştaş da “Daha önce HES’ler, dere tahkimatları doğaya tahribat vermişti. Benim çocukluğum bu derede geçti. Bundan sonra gidebileceğim bir yer yok. Bizlerin de hayvanların da yaşam alanlarına müdahale ediliyor. Biz millet olarak sobanın bizi yaktığına inanmıyoruz, sobayı tuttuktan sonra sobanın yaktığını anlıyoruz” şeklinde konuştu.